11 Aralık 2008 Perşembe


PAPATYA

Koskoca bir bahçede
Demetler içinde bir papatya.
Aşık olmuş, yanmış, tutuşmuş
Ak sakallı bahçıvana…
Bir ümit bekliyormuş.
Yüzlerce çiçeğin arasından
Onunla, sadece onunla
Saatlerce ilgilenmesini.
Buz gibi suyunu
Sadece ona döksün istiyormuş…
Sadece ona değsin makası,
Sadece ona gülsün dudakları.
Kıskanıyormuş bahçıvanı
Kırmızı güllerden,
Sarı lalelerden,
Mor menekşelerden.
Papatya, sadece bahçıvan için açıyormuş,
Bembeyaz yapraklarını…

Bir gün,
Aşkı öyle büyümüş ki,
Papatya yapraklarını taşıyamaz olmuş.
Eğilivermiş boynu.
Toprağa bakıyormuş artık.
Bahçıvanın sadece sesini duyuyormuş
Ayaklarını görüyormuş.
Bunada sükür diyormus.
Yetiyormuş ona, bahçıvanın varlığını hissetmek.
Zaman akıp gidiyormuş.
Papatya bahçıvanın yüzünü görmeyeli çok olmuş.
Ne var sanki boynumu kaldırsa
Bi kerecik daha görsem yüzünü diyormuş.
Yanıp tutuşuyormuş…

Ve işte bir gün..
Bahçıvan papatyaya doğru yaklaşmış.
İncecik bedenini ellerinin arasına almış.
Elindeki sopayı, köklerinin yanına, toprağa sokmuş
Bir iple papatyanın gövdesini bağlayıvermiş sopaya.
Papatya o an daha çok sevmiş bahçıvanı.
Hâlâ göremiyormuş onu,
Ama bedeni kurtulmuş.
Uzun bir müddet sonra,
Bahçıvan uğramaz olmuş bahçeye.
Gelen giden yokmuş…

Kahrından ölecekmiş papatya.
Ama işte bir sabah,
Hortumdan akan suyun sesiyle uyanmış.
Derin bir oh çekmiş.
Çılgıncasına sevdiği bahçıvan geri gelmiş.
Birden, kendisine doğru gelen iki ayak görmüş.
Bu onun delicesine sevdiği bahçıvan değilmiş.
Başka birisiymiş.
Adamın elinde bir de makas varmış.
Papatyanın kafasını kaldırmış yukarıya doğru
Ne güzel açmışsın sen öyle demiş.
Bu gencecik, yakışıklı bir delikanlıymış.
Gözleri gök mavisi, saçları güneş sarısıymış…
Ama gövden seni taşımıyor demiş.
Elindeki makası papatyanın boynuna doğru uzatmış
Ve bir hamlede başını gövdesinden ayırmış.

Papatya yere düşerken hatırlamış sevdiğini,
O ak saçlı, ak sakallı, yaşlımı yaşlı bahçıvanı hatırlamış.
Bir de o gencecik, yakışıklı delikanlıyı düşünmüş,
Ve o an anlamış, neden o yaşlı bahçıvanı sevdiğini.
O, her şeye rağmen, papatyaya emek vermiş.
Belki, ona hiç bir zaman güzel olduğunu söylememiş,
Ama onu asluında hep sevmiş.
Papatya anlamış artık.
Sevgi; emek istermiş…
Yere düştüğünde son bir kez düşünmüş sevdiğini,
Teşekkür etmiş ona içinden..
Son yaprağı da kuruduğunda,
Biliyormuş artık…
Gerçek sevginin, söylemeden,
Yaşamadan ve asla kavuşmadan
Varolabileceğini…

Çiçekler hakkında...

Çiçek örtüsü
Üreme organlarını dıştan sararak onları dış etkilerden korur. Doğrudan üremeye katılmadığı için 'verimsiz kısım' olarak da adlandırılır.

Dikotil bitkilerde çiçek örtüsü 2 kısımdan oluşur: Çanak yapraklar (sepal) ve taç yapraklar (petal).

Çanak yapraklar (sepal)

Çiçeğin yeşil veya kahverengi tonlarında olan küçük yapraklardır. Bu yapraklar, çiçek tomurcuk halindeyken onu dış etmenlerden korur.

Taç yapraklar (petal)

Çiçeğin en gösterişli kısmıdır. Üreme organlarının dışında bulunur. Gösterişli yapısı ve renkleriyle birçok canlıyı cezbederek tozlaşmada önemli bir role sahiptir. Ayrıca hücresindeki golgi aygıtı adlı organel sayesinde güzel koku salgılar. İçindeki kromoplast organeli ise yeşil hariç diğer renkleri salgılar. Bu da tozlaşmada önemli rol oynar.

Monokotil bitkilerde çiçek örtüsü 'tepal' adı verilen bir kısımdan oluşur. Taç yapraklar gösterişli, güzel kokan ve renkli olduklarından böcekleri kendilerine çeker ve bu olay sonucunda arılar veya böcekler polen depo etmiş olurlar.

Üreme organları

Üreme işlevini yerine getirerek neslin devamlılığını sağlar. Bu nedenle 'verimli kısım' olarak da adlandırılır.

Erkek üreme organı

Filament (sapçık) ve anter (başçık) olmak üzere 2 kısımdan oluşur. Filament, anterin çiçeğe tutmasını; anter ise, polen oluşumunu sağlar.

Dişi üreme organı

Ovaryum (yumurtalık), stilus (boyuncuk) ve stigma (tepecik) olmak üzere üç kısımdan oluşur. Ovaryum, dişi üreme organının en alt kısmında bulunur ve tohum taslaklarını taşır. Stilus, dişi üreme organının ortasında bulunur ve stigmada çimlenen polenlerin ovaryuma ulaşmasını sağlar. Stigma ise, tozlaşma ile gelen polenlerin dişi organa tutunmasını ve çimlenmesini sağlar. Ayrıca çiçeklerin güzel kokup renkli olmaları arıları ve bocekleri kendilerine çekmektedir.

Çiçek sapı

Pedisel olarak da adlandırılan bu kısım, çiçeği taşır. Saplı çiçeklere 'pedisellat çiçek', sapsız çiçeklere de 'sessil çiçek' adı verilir.

Tozlaşma

Tozlaşma erkek üreme organında üretilen polenin dişi üreme organında olan yumurtaya ulaşmasıdır.Tozlaşma su,rüzgar ve böcekler yardımı ile olur.İnsan bir çiçekte tozlaşmayı sağlayamaz.

Sony Alpha 900 Digital Camera 24.60 Mp.

Sony Alpha 900 fotoğraf galerisi : Alpha serisinin uzun süredir beklenen amiral gemisinin duyurulduğu Sony'nin Edinburgh'daki basın toplantısında yeni Sony Alpha 900 kamera ile çekimler yapma şansı bulduk. 24.6 megapiksellik yeni Sony DSLR-A900 modeli Sony'nin Alpha ürün serisindeki ilk full frame yüksek çözünürlüklü dijital fotoğraf makinesi. Sony A900 dijital SLR kamera sadece piyasadaki ilk 24.6 megapiksellik full frame CMOS sensöre sahip olan model olmasıyla değil aynı zamanda fiyat etiketi konusunda da devrimsel nitelikte bir ürün. Sony, Alpha serisinin amiral gemisi olan yeni modeli Alpha 900 DSLR kamerayı Hollanda'da gövde olarak vergiler dahil 2 bin 999 euro satış etiketi ile piyasaya sunacak. Ürünün bir test örneği bize ulaşır ulaşmaz Sony Alpha 900 incelemesini sizlere sunmayı planlıyoruz.
Sony A900 Galeri

Sony Alpha 900
24.6 megapiksel çözünürlüğündeki full frame görüntü sensörünün yaratıcılık konusunda sağladığı muazzam potansiyel sonucunda geliştirilmiş yeni çift BIONZ görüntü işlemciler büyük miktarlardaki görsel veriyi son derece yüksek hızlarda işleyebiliyorlar. RAW veri çevriminden önce güçlü noise giderme algoritmaları uygulanıyor ve ardından görüntü işlenirken kusursuz, detaylı ve minimum noise etkisinde görüntüler elde ediliyor. Çift BIONZ görüntü işlemciler aynı zamanda cihazın son derece hızlı tepkisinin de altında yatan ana etkenlerden biri. Bu hız sayesinde 24.6 megapiksel efektif çözünürlükte 5 kare/saniye gibi bir hız ile fotoğraf çekmek olanaklı hale geliyor.

Sony Alpha test fotoğrafları
Sony A900 kamerayı test ettiğim deneme çekimlerimde kamera gövdesi eşliğinde 85mm f/1.4 ZA Carl Zeiss Planar T objektif kullandım. Bu objektif yüksek kalitede portre, makro yakın çekim ve loş ışıklı ortamlarda üçayaksız çekim fotoğrafları için ideal bir model. 85 mm f/1.4 Carl Zeiss lens yüksek görüntü kalitesi ve zengin kontrastlı mükemmel çözünürlük sunuyor. Maalesef, Sony Alpha 900 deneme çekimlerim esnasında yeni 16 - 35 mm F2.8 ZA SSM Carl Zeiss Vario-Sonnar T zum objektif hazır değildi ancak en yakın zamanda bu ilginç kombinasyon ile de çekimler yapmayı umuyorum.

Edinburgh Castle

Sony A900 fotoğraf galerisi
Sony A900 deneme çekimlerini İskoçya'nın tepelik bölgelerinde ve Başkent Edinburg çevresinde gerçekleştirdik. Fotoğrafların bu sayfada görülen halleri sayfaların mümkün olduğunca hızlı görüntülenmesi amacıyla ufaltılmış ve düzenlenmiştir. Fotoğrafların altındaki linklerden ulaşabileceğiniz orijinal Sony Alpha 900 görüntüleri üzerinde herhangi bir işlem yapılmamıştır. Satışa hazır tam donanımlı özelliklerdeki bir modeli elimize geçer geçmez DIWA standartlarına uygun test prosedürlerinden de geçmiş Sony DSLR A900 incelememizi sizlere sunacağız.

Sony A900 Fotoğraf Galerisi


Orijinal fotoğraf : Sony A900 Fotoğraf Galerisi (Uyarı: Yaklaşık 11 MB dosya boyutu!)


A900 Fotoğrafı


Orijinal fotoğraf : A900 Fotoğrafı (Uyarı: Yaklaşık 15 MB dosya boyutu!)

Sony Alpha 900 Fotoğrafı


Orijinal fotoğraf : Sony Alpha 900 Fotoğrafı (Uyarı: Yaklaşık 20 MB dosya boyutu!)

Sony A900 Test Fotoğrafı


Orijinal fotoğraf : Sony A900 Test Fotoğrafı (Uyarı: Yaklaşık 13 MB dosya boyutu!)

Sony Alpha A900 Fotoğrafı

1 Kasım 2008 Cumartesi

Kımızın Yararları

Kımızın faydalı ve şifalı bir içecek olduğu çok eski zamanlardan beri biliniyor. Bir Rus olan S.T. Aksakov, Orınburg yöresinin göçebe halkları üzerine şu bilgileri verir:

"… Her yıl, kışın korkunç soğuğunda, boralarında eziyet çekerek yaşayan kişileri görerek umutsuzlanmamak mümkün değil. Ancak, iki üç ay sonra aynı insanları yeniden görürseniz, yüzleri al al kana dolmuş, şişmanlamış olarak bulursunuz. Onları tanıyamazsınız. Çünkü bu sıralarda onlar bol bol kımız içerler. Beşikteki çocuktan doksanındaki kocaya değin herkesin sevdiği içecek olan kımızla yeniden buluşmuşlardır. Bunu gözünle gördüğünde, kımızın bulunmaz bir besin ve çok etkili bir ilaç olmasına hayran kalırsın…"

KKımızın yararları üzerine olan sözleri yalnızca Türk boylarından ve Türkler arasında bulunmuş yazar ve gezginlerden değil, bilginlerden, doktorlardan, kimyacılardan da duymak mümkündür. Hatta, 1858′de Rusya’da N. V. Postnıkov adlı bir kimyacının girişimi ile Samarra kentinde kımız kullanarak hastaları iyileştiren bir hastane açılmıştır. İngiltere ve Kaliforniya’da da kımızla tedavi yapan kurumlar vardır.

Kımız yalnızca verem için değil, mide hastalıkları, kansızlık ve başka hastalıklar için de yararlıdır. Halsizliği giderir, güç verir. Hastalıktan ötürü güçten düşenlere de iyi gelir. Kımızı ilaç olarak kullananların her gün 0,5 - 2 litre içmeleri önerilir. Kımızı yemek aralarında içmek daha doğru olur. Yada yemekten 1,5 - 2 saat önce içmeyi âdet edinmek uygundur. Her içildiğinde, vücudun gereksinmesine göre bir iki bardak, kimi kez de üç bardak içilmesi iyi olur. Araştırmalar, hastanın bir iki bardak kımız içtikten sonra iştahının açıldığını göstermiştir.